Türkiye’de Bilim ve Üniversiteler

0
100

Günümüz Türkiye’sine baktığımızda bilim ve teknoloji gibi konularda sıkıtılar olduğunu görebiliriz. Özellikle beyin göçlerini ve o kadar büyük genç nüfus potansiyeline rağmen hala daha eğitim seviyesinin istenilen yere gelememesi gibi konuları görebiliriz. Baktığımızda memleketin üniversitelerinin bilime ve öğrenmeye aç insanlarla dolu olduğunu görüyoruz. Peki o halde niçin bilimde çok çok gerideyiz?

Öncelikle Üniversitelere bakmak gerekiyor. Bugünün Türkiye’sine baktığımızda kalitesini dünyaya ispat etmiş bir tane bile üniversite bulunmamaktadır. Ayrıca YÖK denilen tüm üniversiteleri kontrol eden bir kuruluş bulunmaktadır. YÖK denen kuruluş her türlü bilimsel çalışmanın önündeki en büyük engellerden bir tanesidir. Üniversitelerin her türlü faaliyeti YÖK tarafından denetim altındadır. Rektörlerin seçimi cumhurbaşkanlarının iki dudağı arasındadır. Yani kendi istemediği rektör isterse oyların tamamını alsın seçilemez. Sonra üniversitelerde hem şehri – akraba zihniyeti yani kayırma düzeni maalesef devam etmektedir. Hem de en yoğun bir biçimde. Eğer senin Ankara’da veya Üniversite içinde bir tanıdığın yoksa senin hiçbir şekilde önün açık değildir. Her engel senin önünde dağ gibidir. Sana o dağı aştırmamak için her şeyi yaptıran “dayıoğulları” mevcuttur.

Ayrıca İntialci hocalar da mevcuttur ki bunlar gerçek mana da başa beladır. Kendileri bilimsel makale yazmayıp sağdan soldan çalan tiplerdir. Genelde yabancı makaleleri Türkçeye çevirip çevirip yayınlarlar. Hal böyle olunca hocaların dahi kalitesi sıfırdır. Bu tarz hocalara gelirsek aslında çok çeşitli versiyonları mevcuttur. Örneğin birçoğu asistanlarını çeşitli işlerini yaptırtarak bilimden, öğrenmeden soğuturlar. Mesela pek çoğu kendi bilimleri yerine çanta taşıtma ve dadılık gibi dallarda uzmanlaştırırlar asistanlarını. Haliyle ya bilimden soğur üniversiteden ayrılırlar ya da yurtdışına kapak atmanın peşinde koşarlar.

Ya öğrencisine sırf gıcık olduğu için onun önüne daima taş koyan öğretim elemanlarına ne demeli? Bunların ortak bir özelliği vardır. İdeolojisine veya sadece evet sadece tipine gıcık oldukları öğrencilere yapmadıklarını bırakmazlar. Bu öğrenciler için sadece sınıfın ortasında öğretmeni bozması ya da yetersizliklerini açığa vurmaları hoca tarafından damgalanmak için yeterlidir. O öğrenciler için artık o hocanın dersinden geçmek bir hayalden ibarettir.

Peki ya üniversiteleri sadece meslek okulu olarak gören hükümetlere ne demeli? Onlara göre üniversiteler sadece meslek okuludur ve pek tercih edilmeyen bölümler ise sadece hazine için bir külfettir. Zaten kendi politikaları bu bölümleri tercih edilmeyen bölümler halinde getirmiştir ve bunlar bunu asla kabul etmezler. Bu memlekette bu tarz politikalar yüzünden temel bilimleri icra etmek artık sadece mesleklerini korumaya çalışan üstatlar gibi bir şey haline gelmiştir. Çünkü Temel bilimler mezunları sadece ayak işlerini yapar hale getirilmişlerdir ve mecburen iş için devlet kapısına yönlendirilmektedirler. Ama devlet kapısı da sadece sınavla almaktadır. Ve ömürlerini bilim için çürütmüş bu insanların kaderi bir tane lise mezununun ağzından çıkacak lafa bakmaktadır. Bu da 2000 tl maaş için bunca sene eğitim görmüş insanların harcaması demektir.

Temel bilimler bölümleri bir lisede öğretmenlik için bir kapı demek değildir. Temel bilimler,bugün dünyaca ünlü birçok bilim insanını yetiştirmiş bir bilimler topluluğudur. Haliyle bunca sene bir lisede fizik veya kimya öğretmek için okumuyorlar. Bir çoğu bir Einstein veya bir Bohr , Bir Curie olma hayaliyle o bölümlere geliyor. Ama sonuç belli. Herkes kaderine küsüyor.

Kısace meseleye gelirsek, Bu memleket üniversitelerine değer vermiyor. Sen nitelikli bilim insanları yetiştirmedikten sonra senin istediğin kadar son model deneyler yapma imkanın olsun hiçbir işe yaramaz . Asıl mesele bilimin gelişmesi için memlekette kendini feda edebilecek idealist hoca ve öğrencilerde. Mesele üniversiteleri meslek okulu olarak değil bilim yuvası olarak görecek idarecilerde. Mesele temel bilimler öğrencilerini 2000 tl maaşla çalıştırack öğretmen olarak değilde birer potansiyel bilim insanı olarak görecek veya tanımlayacak zihniyet üzerine. Unutmamak gerek temel bilimler olmazsa hiçbir meslek olmaz…

Yorum Yapın