ABDEST : Abdest Nasıl Alınır? Arapçada Abdest Ne Demek

ABDEST : Abdest Nasıl Alınır? Arapçada Abdest Ne Demek
Abdest, İslam dininde namaz başta olmak üzere bazı ibadet ve amellerin yerine getirilmesinden önce yapılan dini temizlik olarak tanımlanır. Bu makale, abdestin tanımını, tarihçesini, İslam’daki yerini, uygulanışını ve sağladığı faydaları detaylı bir şekilde ele almaktadır.
Abdestin Tanımı ve Kökeni
Abdest, Arapça’da “güzellik ve temizlik” anlamına gelen vudû’ (وضوء) kelimesiyle ifade edilir. Vudû’, birçok hadiste zikredilmesine rağmen Kur’an-ı Kerim’de geçmez. Kur’an’da temizlenme ve arınmayı ifade eden kelimeler zekâ (زكى) ve tuhr (طهر) köklerinden türemiştir. Bu köklerden türeyen kelimeler bazen maddi temizlik anlamına gelir, ancak genellikle manevi arınmayı ifade eder. Türkçe’de “abdest” kelimesi, Farsça âb (su) ve dest (el) kelimelerinden oluşan ve “el suyu” anlamına gelen birleşik bir kelimedir.
Abdestin İslam’daki Yeri
Fıkıhta, abdest tahâret-i suğrâ (küçük temizlik) olarak adlandırılırken, gusül tahâret-i kübrâ (büyük temizlik) olarak adlandırılır. Abdest almayı gerektiren haller hades-i asgar (küçük kirlilik), gusül yapmayı gerektiren haller ise hades-i ekber (büyük kirlilik) olarak bilinir. İslam’dan önce, Yahudilik, Hristiyanlık, eski Mısır, Mezopotamya, Yunan, Roma ve Uzakdoğu dinlerinde de çeşitli temizlik ritüelleri görülmektedir. Bu ritüeller genellikle ayine bağlı ve sembolik yönleri ağır basan temizlik çeşitleridir. Bu temizlikler, din adamları tarafından belli günlerde, olaylarda veya yortularda yapılmaktadır. Ortak nokta ise insan vücudunun tamamının veya belirli kısımlarının, hatta bazı eşyaların, temizlik ve takdis niyetiyle yıkanmasıdır. Bu temizliklerde su, tuzlu su, kutsal yağ veya kutsal ineğin idrarı (Hindistan’da) kullanılmaktadır.
Batılı bazı yazarlar, İslam’da abdest ve temizlikle ilgili hususların Hz. Peygamber tarafından Yahudi, Hristiyan ve hatta putperest Arap kaynaklarından alındığını iddia etmektedirler. Ancak bu iddialar, İslam’ın orijinal ve semavi bir din olmadığı, Hz. Peygamber tarafından sözü edilen kaynaklardan iktibas edilerek uydurulduğu yönündeki ilmi olmaktan uzak ve art niyetli düşüncelerin bir uzantısıdır. İslam, kendisinden önceki semavi dinlerde abdestin bulunduğunu doğrulamakla birlikte, bu dinlerdeki hükümlerin Allah ve resulü tarafından neshedilmediği ölçüde İslam fıkhında şer’i hükümlerin bir kaynağı sayılmıştır. İslam, kendisini daha önceki semavi dinlerin doğrulayıcısı, mirasçısı ve Allah tarafından kemale erdirilmiş son şekli olarak takdim etmektedir.
Hz. Peygamber’in bir hadisinde, su isteyerek abdest uzuvlarını üçer defa yıkadıktan sonra, “İşte bu, benim ve benden önceki peygamberlerin abdestidir” dediği rivayet edilmektedir. Bu hadis dolayısıyla, abdestin daha önceki semavi dinlerde yalnız peygamberlere mi mahsus olduğu, yoksa ümmetlerine de mi şamil olduğu hususu müslüman âlimler arasında tartışma konusu olmuştur. İslam, bu ilahi dinlerin unutulan ve tahrif edilen birçok hükümleri gibi abdesti de kendine has orijinalitesi içinde, yeni bir şekil ve muhtevaya kavuşturarak teşri kılmıştır.
Abdestin Farz Kılınması
Kur’an-ı Kerim’de abdestle ilgili hükmü açıklayan, “Ey inananlar! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar kollarınızı yıkayın, başlarınızı meshedin ve topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın” (el-Mâide 5/6) meâlindeki âyet, Medine döneminde nazil olmuştur. Namazın ise Mekke döneminde Miraç gecesi farz kılındığı, Cebrâil’in Hz. Peygamber’e namaz ve abdesti öğreterek birlikte abdest alıp namaz kıldıkları ve söz konusu âyetin nüzulünden önce asla abdestsiz namaz kılınmadığı, siyer âlimlerinin üzerinde ittifak ettikleri bir husustur.
Abdestin ilgili âyetle farz kılındığı, daha önceleri ise namaz için abdest almanın mendub olduğu yolundaki münferit görüşler bir yana, bütün müslüman âlimler abdestin Cebrâil’in öğretmesiyle Mekke’de namazla birlikte farz kılındığını, zikredilen âyetin de mevcut bir hükmün ehemmiyetine binaen teyit ve takriri mahiyetinde olduğunu kabul ederler. Böylece abdest, üzerinde ihtilaf söz konusu olamayacak kesin ve müstakil bir nassa dayandırılmış olup, namaza bağlı tâli bir hüküm mülahazasıyla zamanla önemsenmeyerek ihmal edilmesi ihtimali ortadan kaldırılmıştır.
İlgili âyet nazil oluncaya kadar Resûlullah’ın abdest almadan hiçbir iş yapmadığı ve hatta konuşmadığı rivayet edilmektedir. Âyet, abdestin her amel için değil, namaz için farz kılındığını açıklamakla aynı zamanda Resûlullah için de bir ruhsat getirmiş olmaktadır. Nitekim daha sonraları, abdestin yalnız namaz ve benzeri ibadetler için gerekli olduğu çeşitli münasebetlerle Hz. Peygamber tarafından dile getirilmiştir.
Zâhirîler ile Şiîler, âyetin zahiri mânasına dayanarak her namaz için ayrı abdest alınması gerektiğini ileri sürerler. Gerçi Hz. Peygamber ve Hulefâ-yı Râşidîn’in genellikle her namaz için ayrı abdest aldıkları bilinmektedir. Ancak, Mekke’nin fethi gününde Hz. Peygamber aynı abdestle birden fazla vaktin namazını kılmış ve Hz. Ömer’in, daha önce böyle yapmadığını söyleyerek durumu sorması üzerine, bunu bilerek yaptığını belirtmiştir. Yine sahâbeden birçoklarının aynı abdestle birkaç vaktin namazını kıldıkları sahih hadislerle rivayet edilmektedir.
Gerek bu rivayetler, gerekse abdestle ilgili âyetin devamında teyemmümden bahsedilirken, hadesin tasrih edilmesi gibi delillere dayanan dört Sünnî mezhep âlimleri, âyette geçen “namaza kalktığınızda” ifadesini, “abdestsiz olduğunuz halde namaza kalktığınızda” şeklinde yorumlayarak her namaz için ayrı abdest almanın farz değil, sünnet olduğunu kabul etmişlerdir. Bazı müsteşriklerin iddia ettikleri gibi, hiçbir İslâm âlimi bu âyeti tefsir ederken, kendi anlayışını desteklemek gayretiyle Kur’an metni arasına ilâveler yapmış değildir. Müfessirlerin âyetleri yorumlarken mânanın anlaşılması için birçok yerde böyle takdirî ifadeler kullanmaları tabiidir.
Abdestin Diğer İbadetlerdeki Yeri
Namazdan başka, Kur’an’a dokunmak, Kâbe’yi tavaf etmek ve tilâvet secdesi yapmak gibi ibadet ve ameller için de abdest almak şarttır. Sünnî mezhepler bu konuda görüş birliği içindedirler. Kur’an’a dokunmak için abdestin farz olduğu hükmü Kur’an’a ve Sünnet’e dayanır. Abdestin Kâbe tavafı için vacip oluşu ise yalnızca sünnetten kaynaklanmaktadır. Bunun dışında, fıkıh kitaplarında zikredilen diğer bazı durumlarda abdest almak müstehaptır. Yatmadan önce, vakit namazları için ayrı ayrı, cünüp olan kimselerin yemek-içmek istediklerinde abdest almaları bu cümledendir.
Abdestin Uygulanışı
Abdest temiz su ile alınır; bu suyun vasıfları fıkıh kitaplarında anlatılmıştır. Suyun bulunmaması halinde veya kullanma imkânı olmayan durumlarda teyemmüm edilir. Abdestin farzları, âyette (el-Mâide 5/6) zikredildiği üzere şunlardır: Yüzü yıkamak, kolları dirseklere kadar yıkamak, başı meshetmek, ayakları topuklara kadar yıkamak. Sünnî dört mezhep bu şartlar üzerinde ittifak etmiştir. Ancak Şâfiîler bu şartlara, niyet ve tertibi de ilâve ederler. Hanbelîler tertibi ve uzuvların ara verilmeden ardarda yıkanmasını (muvâlât), Mâlikîler niyet ve uzuvların ardarda yıkanması yanında, uzuvların yıkanırken ovulmasını da (tedlîk) abdestin şartlarından sayarlar. Hanefîler’e göre, âyette zikredilen dört şart dışındaki bu ilâveler farz değil sünnettir.
Bu şartlara riayet edilerek alınan bir abdestin sahih olabilmesi için, abdest uzuvlarında kuru yer bırakılmaması ve deri üzerinde suyun temasını engelleyecek bir şeyin bulunmaması gerekir. Abdestin şartları ve bu şartların mahiyetiyle ilgili diğer görüş ayrılıkları, konuya dair âyet ve hadislerin farklı yorum ve değerlendirilmesinden kaynaklanmaktadır.
Sünnî dört mezhep ile Hâricîler ve Şîa mezheplerinden Zeydiyye’ye göre abdest alırken ayakları yıkamak farz olduğu halde, İmâmiyye (Ca’feriyye) Şîası, ayakların yıkanmayıp çıplak olarak üzerlerine meshedilmesi gerektiği görüşündedir. Bu ihtilaf, abdestle ilgili âyette bulunan bir okuyuş (kıraat) farklılığından ileri gelmektedir. Abdest konusunda Hz. Peygamber ve ashabının tatbikatına aykırı olan İmâmiyye’nin bu görüşü diğer mezheplerce reddedilmiştir. Hz. Peygamber’in sünnetiyle sabit olan “mest üzerine meshetmek” ise Sünnî mezheplerce benimsenirken Hâricîler ve Şiîler tarafından kabul edilmemiştir.
Abdestin Hz. Peygamber’in uygulamasına dayanan bazı sünnetleri de vardır ki başlıcaları şunlardır: Abdeste besmele ile başlamak, önce elleri bileklere kadar yıkamak, ağza ve burna su vermek (mazmaza ve istinşak), önce sağ organları yıkamak veya meshetmek, organları üçer defa yıkamak, kulakları ve boynu meshetmek, misvak kullanmak. Niyet, tertip, organları ardarda yıkamak ve ovmak da Hanefîler’e göre sünnettir. Abdestten sonra iki rekât namaz kılınması da Hz. Peygamber tarafından tavsiye edilmiştir.
Abdest alırken kıbleye dönmek, suyu israf etmemek, zaruret olmadıkça başkasından yardım istememek, gereksiz yere konuşmamak, ağza ve burna suyu sağ elle vererek burnu sol elle temizlemek gibi hususlar abdestin âdâbından olup bunların aksini yapmak mekruhtur.
Usul ve âdâbına uygun bir abdest şöyle alınır: Abdeste besmele ile başlanıp önce eller bileklere kadar üç defa yıkanır. İki elin parmak aralarının da iyice yıkanmasına dikkat edilir. Misvak veya fırça ile, bunlar yoksa sağ elin parmaklarıyla dişler temizlendikten sonra, ağız sağ avuca alınan su ile üç defa çalkalanır. Üç defa da yine sağ elle burna su çekilir ve sol elle sümkürülür. Oruçlu olmayan kimse avucuna bol su alarak suyun ağız ve burnun her yerine ulaşmasını sağlar. Oruçlu olanın ise daha tedbirli davranarak suyun boğaza kaçmamasına dikkat etmesi gerekir. “Niyet ettim Allah rızası için abdest almaya” diye niyet edilerek yüz üç defa yıkanır (eller yıkanırken de niyet edilebilir). Sakalı olan kimse parmaklarını alttan yukarı sakalın arasına geçirerek kıl diplerine suyun ulaşmasını sağlar. Sonra sağ kol dirsekler de dahil olmak üzere üç defa yıkanır. Ardından sol kol aynı şekilde yıkanır. Sağ el ıslatılarak başın üstü bir defa meshedilir. Bu şekilde başın dörtte birini meshetmek yeterli ise de iki elle tamamının meshedilmesi sünnettir. Eller yine ıslatılarak başparmakla kulağın dışı, şahadet parmağı veya serçe parmakla içi meshedildikten sonra her iki elin arkasıyla boyun meshedilir. Önce sağ, sonra sol ayak, parmak uçlarından başlayarak topuklar ve aşık kemikleri dahil olmak üzere bileklere kadar üçer defa yıkanır. Parmak aralarının yıkanmasına özel dikkat gösterilir. Abdestten sonra kelime-i şehâdeti okumak, kıbleye yönelerek abdest alınan sudan bir miktar içmek ve Kadr sûresini okumak abdestin âdâbındandır.
Abdesti Bozan Şeyler
Abdesti bozan şeyler şunlardır:
- İdrar ve dışkı yollarından herhangi bir şeyin çıkması.
- Bayılma, delirme, sarhoş olma ve uyuma gibi şuurun kontrolüne engel olan durumlar.
- Vücudun herhangi bir yerinden kan, irin gibi şeylerin çıkarak akması ve yaranın etrafına yayılması (Şâfiî ve Ca’ferîler’e göre bu durumda abdest bozulmaz).
- Ağız dolusu kusmak.
- Kadın ve erkeğin tenlerinin birbirine değmesi (Hanefîler’e göre bu durumda abdest bozulmaz. Şâfiîler’e göre nâmahrem olduğunda şehvet olsun ya da olmasın, Hanbelîler’e ve Mâlikîler’e göre ise mahrem veya nâmahrem olsun şehvet varsa kadın ve erkeğin tenlerinin birbirine değmesi abdesti bozar).
Bunlardan başka, mezheplere göre farklılık gösteren diğer bazı hallerde de abdest bozulur.
Abdestin Faziletleri ve Faydaları
Abdest, başlı başına bir maddî temizlik olması ve birçok tıbbî faydalar taşıması yanında, temelde bir manevi temizlik ve arınma vasıtasıdır. Abdestin imanın yarısı olduğunu, abdest alırken yıkanan uzuvlardan günahların döküldüğünü, kıyamet gününde müslümanların abdestin eseriyle yüzleri, el ve ayakları parlak olduğu halde çağrılacaklarını ifade eden hadislerle, abdestin fazileti hakkındaki diğer birçok hadis bulunması, bu hususu açıkça ortaya koymaktadır. Abdestin, fıkıh ıstılahında, maddî kirliliği değil de manevi kirliliği ifade eden hadesten temizlenme sayılması da onun bu özelliğini gösterir.
Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in temizlik ve arınmayla ilgili emir ve tavsiyeleri yanında, İslamiyet’te en önemli ibadet olan ve günün belli vakitlerinde eda edilen namazın bir ön şartı olarak farz kılınan abdest, bu yönüyle, müslümanların her zaman maddî ve manevi temizlik içinde bulunmalarını düzenli biçimde sağlayan bir temel unsurdur.
Vücudun dış tesirlere daha açık ve dolayısıyla kirlenme ihtimali daha çok olan yerlerinin sık sık yıkanmasının temizlik ve sağlık açısından temin edeceği faydalar, açıklanmaya lüzum göstermeyecek kadar çoktur. Bunların yanında abdestin insan sağlığı bakımından temin edeceği diğer maddî faydaların bazıları şöyle sıralanabilir:
- Vücut doku ve hücrelerinin iyi beslenebilmesi için kan dolaşımını sağlayan damarların tabii esnekliklerinin korunmasında ve damar sertlikleri ile tıkanmalarının önlenmesinde abdestin rolü büyüktür. Vücutla farklı ısıdaki suyun deriye temas etmesiyle damarlar açılıp kapanarak esneklik kazanır. Damarlarda daralma ve tıkanmaya yol açan vücut dokularındaki birikmiş artık maddelerin daha çok el, ayak ve yüz bölgelerinde bulunduğu göz önüne alınırsa, abdest alırken, yıkanmak üzere bu organların seçilmesinin önemi net olarak görülmektedir.
- Irak’tan 2029 Yılına Kadar Petrol Üretim Hedefi - 23 Mart 2025
- Bulaşıkları Elde mi Yoksa Bulaşık Makinesinde mi Yıkamak Daha Fazla Su Harcıyor? - 23 Mart 2025
- Tarih Verildi: İstanbul’a Sağanak Geliyor - 23 Mart 2025