Açılan ve kapanan kozalar

0
15
Açılan ve kapanan kozalar

Şimdi şunu kabul etmek gerekiyor ki, Türk sinemasının yüzü her anlamda değişiyor. Jüri mantığı, çekilen filmler ve film çeken yönetmenlerin algısı da festivalin genel havasına yansıyor…

Adana Altın Koza Film Festivali de sona erdi… Festival üzerine bir iki kelam etmek de orada olan, festivali baştan sona takip eden biri olarak bizlere düşer sanırım…
Şimdi şunu kabul etmek gerekiyor ki, Türk sinemasının yüzü her anlamda değişiyor. Jüri mantığı, çekilen filmler ve film çeken yönetmenlerin algısı da festivalin genel havasına yansıyor… O yüzden festivalin halka bütünleşen yüzü sadece geleneksel hale gelen kortej olarak kalıyor… Tabii Yeliz Yeşilmen’in başını çekmeye çalıştığı kortejden nasıl bir Yeşilçam havası beklenir o da ayrı tartışma konusu tabii… Kortejin de içinde bizzat yer alan biri olarak, Adanalıların sanatçı kimliği adı altında, ister onlarca filmi olsun, ister tesadüfen ekranda boy atmış olsun herkesi sorgusuz sualsiz bağrına basmaya hazır olduğunu gördüm…

Ama asıl ele alınması gereken konu ödül sistemi sanırım… Ödül sistemi her zaman olduğu gibi bazılarını memnun etti, bazılarını etmedi. Bazıları küsüp salonu terk etti, bazıları mutlulukla ödülleri kucakladı…
Şimdi Mahsun Kırmızıgül’ün bir türlü tatmin olmadığı, SİYAD ödüllerinde de ödül alamayınca sinemadan soğuduğunu ima eden iç burkucu açıklamalarda  bulunması sonucu, Adana’dan aynı tepki gelince şaşırmadık doğrusu… Mahsun Kırmızıgül, kitlelere hitap edecek, çoğunluğu bir yerlerinden yakalayacak bir filme imza attı. O yüzden her gittiği festivalden bunun karşılığını istiyor, olmayınca da kırgınlık boyutunun her seferinde arttığı şeklinde beyanatlarda bulunuyor… Ama orada kendisi gibi göz ardı edilen ve asıl işleri yönetmenlik olan bir çok insanı da göz ardı ediyor…
Festivalin en iyi filmi seçilen Sonbahar bu ödülü büyük bir çoğunluğun jüriye verdiği destekle, gönül rahatlığıyla aldı… Bu anlamda kimsenin içinin sızlamaması lazım.

Ama en iyi yönetmen ve akabinde Yılmaz Güney Özel Ödülü’nü alan İnan Temelkural’ın Made in Europe filmi tartışma zemininde kayacak filmlerden…
Hatta filmin özel gösteriminde filmin içindeki küfür yoğunluğundan dolayı tartışma çıktı.  Tabii bir filmin içindeki küfür oranıyla değerlendirilmesi bir hayli zorlama duruyor. Ama üç ayrı kısa filmden oluşan, Avrupa’ya giden gençlerin çalışma ve çalışamama koşullarından oluşan filme en iyi yönetmen ödülü verilmesi de bana biraz abartı gibi geldi… Çünkü daha çok, hatta yönetmenin de belirttiği gibi belgesel ve kısa film karışımı bir havası vardı… Ama karar jürinindir, bir şey denilemez… İstanbul Film Festavali’nde en iyi film ödülü alan Tatil Kitabı’nın kapağı bile açılmadı bu festivalde… Bu da bize gösteriyor ki, her şey o festivale damgasını vuran jürilerin inisiyatifinde. Doğrusu da bu zaten.

Made in Europe filminin 18 erkek oyuncusu, en iyi erkek oyuncu seçilerek bir ilke de imza atıldı festivalde…
Tüm bunların toplamından başta söylediğim şey ortaya çıkıyor… Türk sinemasının yüzü biraz daha muhalifleşiyor, toplumun çeşitli kesimlerinden sesler yükseliyor ve bu da festivalin tüm havasını bir anda etkiliyor…

Yorum Yapın